21 Haziran 2012 Perşembe

ASP.NET AJAX Calender Extender

ASP.NET AJAX ile Calender Extender kontrolü bir çok uygulamada bizlere lazım olan bir componenttir. Visual Studio editörlerinin default olarak verdiği calendar kontrolü sayfa düzeni açısından pek elverişli olamayabiliyor. Ancak AJAX ile Calender Extender olaya biraz daha renk katmış gibi görünüyor. Ben de severek ve beğenerek ASP.NET geliştiricilerine AJAX kontrollerini öneriyorum. Bu konuya takiben açıklayıcı ve küçük bir örnekle sizlere Calender Extender'ı  syntax özellikleri ile birlikte basit bir şekilde açıklayacağım.

Ajax Contol Tool Kit'i bilgisayarımza  http://ajaxcontroltoolkit.codeplex.com/ linkinden indiriyoruz ve Visual Studio editöründen ToolBoxta en alttaki taba sağ tıklayıp Add Tab 'ı tıklıyoruz.


Adding a new tab

Bu taba bir isim verdikten sonra(ben AJAX Control Tool Kit yazdım) sağ tıklayıp "Choose Items..." diyoruz.

Choose items to add to the toolbox

Bir form açılacak ve "Browse" butonunu tıklayıp, yukarıdaki linkten indirdiğimiz dosyanın içinden AjaxControlToolkit.dll  seçiyoruz ve tamam diyoruz. Artık AJAX kontrollerini editörümüze ekledik ve sıra geldi Calender Extender kontrolünün kullanımına... ToolBox'tan AJAX sekmesinde bulunan SriptManager kontrolünü de sayfanızın içinde herhangi bir yere bırakınız. 

NOT:ScriptManager olmadan AJAX kontrolleri çalışmaz. Ve arayüz tarafında görünmez.

<asp:ScriptManager ID="ScriptManager1" runat="server" >
</asp:ScriptManager>

<asp:TextBox 
    ID="TextBox1" 
    runat="server" 
    width="200px" />
<asp:ImageButton 
    ID="imgBtnCalender"
    Width="32" Height="32" 
    runat="server" 
    ImageUrl="~/images/calender.bmp" 
    CausesValidation="False" />
<ajaxToolkit:CalendarExtender 
    ID="CalendarExtender1"
    runat="server" 
    TargetControlID="TextBox1" 
    PopupButtonID="imgBtnCalender" 
    Format="dd/MM/yyyy" />

Calender Extender kontrolünde bizim için en önemli 2 parametre vardır.
  1.  TargetControlID
  2. PopupButtonID
TargetControlID tarihin yazılacağı textbox, PopupButtonID de üzerine tıklandığında takvimin açılmasını sağlayan tetikleyici.

Teşekkürler.

Mansur İŞÇEL

19 Haziran 2012 Salı

Kişiselleşen Dünya

    Bundan 15 yıl öncesine gidersek kişisel bilgisayarlar sadece ekonomik gücü iyi olanlarda ve iş icabı gerekliliği olanlarda bulunuyordu. Şu an her evde bir bilgisayar var. Bu çok iyi... Artık aştık bunları tablet pcler gündemimizde ve hatta cep telefonlarımıza da işletim sistemleri hükmünde bir çok kişisel işlerimizi yaptırabiliyoruz. 

                                                        

     Araştırmalarımızda tablet pcler ve mobil cihazların pazarda kişisel bilgisayarlara göre daha fazla yer tuttuğu sonucuna vardık. Şu an dünya genelinde tabletler, kişisel bilgisayarların yaklaşık 3 katı kadar daha fazla satılıyor. Teknoloji pazarında yerini almış dev firmalar artık kişisel bilgisayarları bir kenara bırakıp aç olan pazarın tablet ve mobil cihaz ihtiyaçlarını doyurmaya çalışıyor. Elbette her firma her şeyden önce kendi geleceğini düşünüp çağın şirketi olma çabasındadır. Bu konuda haklı olabilirler ancak bizler kullanıcı bazında olduğumuz için bu hususlarda biraz daha dikkatli davranmalıyız. Dikkatli davranmak derken şunu unutmayalım ki dünya kapitalist rejimlerle yönetiliyor. Bu düzeni  size şöyle bir örnele açıklamak istiyorum .Bir "A" firması karşınıza geçip erikleri tuzlayıp şapırdatarak yemekle meşgul ve erik hastaları başta olmak üzere sizler de bu durum karşısında öncel istek olarak ilk fikriniz erik satın almak oluyor. Bunun karşısında kapitalist firmalar sizlere ulaşımın zor olduğu, manavlardan marketlerden ve pazardan uzak bir yerde bunu yapıyor. Hemen karşınıza bir erik standı kuruyor ve kg fiyatı 4TL... Siz gidip pazardan veya marketten almak isteseniz 2.5TL'ye alabilirsiniz ancak durumlar öyle değil işte, oraya gitmek için 1.5TL ulaşıma minübüs parası vereceksiniz ve bir de yorulma cabası olacak siz gidene kadar hevesiniz bile kaçacak. Ve aynı hesaba geldiğini düşüneceksiniz... O yüzden 4TL'lik eriklere akın edeceksiniz. Sizin cebinizden çıkacak para aynı olurken başka insanlar sizin zaafınızdan yararlanıp milyonlara konacak... Ya da evinizin önündeki bahçede ağacın gölgesinde oturuken bir takım insanlar gelecek ve diyecekki :"Sana sadece X liraya çok güzel bir çardak yapacağım.." der.  Ancak bunun için gölgesinde oturduğunuz ağaca ihtiyacı vardır çünkü o ağaçla çardak birlikte o bahçeye sığmayacak ve aynı zamanda ağacı sökerek yerden de kazanç sağlayacağınzı söyleyecek... Siz de ucuz bulup kabul edeceksiniz. Ağacı kesip götürecekler ve yontulup size çardak olarak bahçenize servis edilecek... Sizin buradaki kazancınız çok güzel ve görkemli bir çardak... Ancak o insanların kazancını düşünün bir de...
Bilgisayar dünyası da işte bunun gibi oldu artık. Önce sizlere bir giriş sunulur ardından hayatınızı satın alırlar. Ancak bunlara müsade edip etmemek sizin elinizdedir. Özellikle vurgulamak isterim ki günümüz gençleri ve çocuklarının ciddi bir meşgale meselesi haline gelen bilişim dünyasının yeni teknolojik cihazları bazen duruma göre tehlike olabilir. Ciddiyetini belirtmek istediğim durum bilinçli bir bilgisayar kullanıcısı olup, sizlere bu cihazların faydalı olabilecek taraflarını değerlendirmenizdir. "Bizim zamanımızda bilgisayarlar yoktu atariler vardı biz onlarla meşgul olurduk şimdiki çocuklar bilgisayar kurdu olmuş..." cümlesini bir çok yetişkinden duymuşuzdur ancak lütfen sizler yetişkinler olarak bunlara tav olmayınız. Çünkü günümüz çocuklarının büyük bir çoğunluğu bilgisayarların kendilerine faydalı olacak taraflarıyla ilgilenmiyor. Artık olayı o kadar aştılar ki tablet bilgisayarların piyasasını çok iyi takip ederek en güncel oyunları ve cezbedici uygulamaları buluyorlar ve doğal olarak sosyal dünyadan uzak, monotonlaşan ve tamamiyle sanal ortamda yaşayan bir nesille karşılaşıyoruz... Bilinçli insanlar olarak kişiselleşen dünyanın teknolojik nimetlerinden faydalanmayı daha doğru bulan bir nesil yetiştirmek için, aynı zamanda sadece kendilerine değil insanoğluna da faydalı bireyler olabilmek için ve en önemli noktalardan birisi olan üzerine basa basa belirtmek istediğim durumlardan birisi de kişiselleşen dünyada tüketici olmaktan çok üretken bir millet olmayı ve bu bağlamda gençlerimizi bilinçlendirmeyi kendimize görev bilmemiz gerekir.

Mansur İŞÇEL

12 Haziran 2012 Salı

Televizyonun da akıllısı mı olur ?

Smart Tv (Akıllı Tv) nedir? Smart Tv'lerin diğer televizyonlardan farkı nedir?

          Bu soruların cevabını internette dolaşırken bir çok sayfada, portallarda veya forumlarda aramışsınızdır. Ancak elinize net bir bilgi geçmemiştir. Nedir bu akıllı Tv dediğimiz televizyonlar? Cevabını sizlere anlatıyorum :

          Smart Tv bilinen televizyonlar gibi değildir, akıllıdır. Hem de çok akıllıdır. Bazı noktlarda bir bilgisayar gibi davranır. Tabi ki bilgisayarda olduğu gibi klavye fare vs.. aparatları yoktur ancak markadan markaya göre değişik aparatları da mevcuttur. Şunu da söyleyelim ki kumandadan henüz kurtulamadık. Şöyle düşünelim: Bir televizyonun içinde onu akıllı kılan bir sistem varsa bilinmesi gerekir ki o cihazın içinde bunu algılayabilecek mantık birimleri de olmalıdır. Mesela bilgisayarlarda işlemci dediğimiz aygıtın içerisinde aritmetik ve mantık birimleri vardır. Bu birimler bilgisayarda gerçekleşen mantıksal ve aritmetiksel işlemlerin algılanmasını ya da hesaplanmasını sağlayan bir beyin mekanizmasıdır. Bu konuya takiben bilgisayarlarda bildiğimiz üzere web tarayıcıları vardır, tarayıcılar web sitelerini yorumlayıp size bunun sonucunu ekranda gösterir. Bu yorumlama web tarayıcıların kendi içerisinde gerçekleşir. Konuyu çok uzatmadan bağlayacak olursak işte bu Akıllı Tv'lerin donanımında web tarayıcı mantığıyla çalışan birimler vardır. Bunlar cihazın içinde tarayıcılar tarafından yorumlanıp tv ekranına, ekran görüntüsünü olarak aktarılırlar. Bu sistem televizyon teknolojilerinde sadece Akıllı Tv'lerde mevcuttur. Bu da demek oluyor ki Akıllı Tv'ler için uygulamalar geliştirilebilir ve tıpkı bilgisayarlarda ve mobil işletim sistemine sahip cihazlarda olduğu gibi televizyonlarda da uygulamaları aktif olarak kullanabiliriz. Bunun için elbette bir uygulama deposu ve internet bağlantısı olmak zorundadır. Yani uygulamaları bu depodan indirmek zorundayız.(Akıllı Tv'lerde internet bağlantısı için kablolu ya da kablosuz erişim sağlanabilir.)  Örnek verecek olursak : En popüler sosyal medya uygulaması olan Facebook'u uygulama depolarından indirdikten sonra Akıllı Tv'lerde kumanda vasıtasıyla hesabımıza erişip aktif olarak kullanabiliriz ve keyifli vakit geçirebiliriz. Led teknolojisi üzerinde geliştirilen Akıllı Tv'ler Türkiye piyasasına da çok hızlı girmeyi başardı ve rekabetin getirdiği serüvenle beraber çok ciddi bir şekilde gelişmeye de devam ediyor. Akıllı Tv'lerden hangisini almak istediğinize karar veremediyseniz bu konuda da fikir verebilirim. Ben de bir akıllı Tv uygulama ve yazılım geliştiricisi olarak sizlere Samsung ve ya LG Akıllı Tv'leri tavsiye edebilirim. Bu arada her cumartesi saat 18:30'da SkyTurk Tv'de yayınlanan, SmartHUB programını da takip ederek güncel teknolojiler ile alakalı detaylı bilgiler edinebilirsiniz.

Mansur İŞÇEL

8 Haziran 2012 Cuma

Samsung'dan Android cihazınız ile kontrol edilebilen fırın : Zipel


 
Mobil cihazlar konusunda pazarda önemli bir paya sahip Güney Koreli Samsung firması beyaz eşya pazarında da başarılı ürünleriyle ön sıralarda yer alıyor. Firma Android işletim sistemli cihazlardaki tecrübesini beyaz eşyalara aktardığı son örnek olan Zipel adlı fırınını tanıttı.
 
Akıllı fırınlar üzerinde firmaların çalışmaları devam ediyor ancak ticari anlamda satışa sunulacak kadar henüz beklentileri karşılayamadı. Ancak Samsung'un Zipel modeli entegre WiFi yongası ile Android cihazlarınızla iletişime geçiyor ve 160'dan fazla yemek tarifine göre pişirme yöntemini ayarlıyor.
 
Fırının kendisi de bazı akıllı özelliklere sahip. Pişirilen yemeğin kalorisini görüntüleme, yemeğin gerektirdiği ısıyı otomatik ayarlama, sesli olarak kullanıcıyla etkileşime geçme, fırın gerekli ısıya ulaşınca yemeği içine yerleştirmek için uyarma bunlardan bazıları. Fırın kızılötesi pişirme sistemini kullanıyor.
 
Fırın ile iletişime geçen uygulama tabiki sadece Android platformu üzerinde çalışıyor. Ancak uygulama sadece 800 x 480 çözünürlükteki modeller için optimize edilmiş.
 
Fırın ilerleyen aylarda Güney Kore'de satışa sunulacak. Fiyatı hakkında bilgi yok. 

Yayın : Mansur İŞÇEL

5 Haziran 2012 Salı

Bu virüs dünyanın kaderini değiştirecek. Obama çok tehlikeli bir kapıyı açtı

İLK bilgisayar virüsü 1986’da yazılmış ve yayılmış. Yazanlar iki Pakistanlı. O kadar saflar ve ne yaptıklarının o kadar farkında değiller ki, yazdıkları virüsün (Brain A) içine ev adreslerini ve telefon numaralarını da koymuşlardı, isimleriyle birlikte.

Artık köprülerin altından çok sular aktı. Virüsler, internet sayesinde çok yaygınlaştı. Virüs yazarak, dünyada milyonlarca bilgisayara bunları yayarak milyonlarca dolar kazanan insanlar var. Tabii bir de virüsleri avlayan koca bir endüstri oluştu.
İşte bu kutucuk Siemens’in S7-400 model PLC’si. Bu aletler etrafımızdaki hemen hemen her şeyi yönetiyor.


Bilgisayar virüsü, kabaca anlatacak olursak, siz farkında olmadan bilgisayarınızda çalışan ve sizden habersiz işler yapan minik bir program. Siz onu yüklemiyorsunuz, o ya baktığınız bir resimden, ya yüklediğiniz bir korsan yazılımdan ya da internetten indirdiğiniz bir dosyadan size bulaşıyor.

Bazen bilgisayarınızı ele geçiriyor, bazen onu siliyor, bazen sizin bilgisayarınızdan dünyanın sağına soluna onbinlerce elektronik posta gönderiyor vs.

Bilgisayar kullanıyorsanız, bunların hepsini biliyorsunuz zaten. Aradan geçen 26 yılda bu yeni virüslü dünyaya alıştık.

Ama korkarım bundan dört-beş yıl kadar önce çok daha farklı, çok daha yeni ve üstelik çok daha tehlikeli yeni bir dünyaya geçtik. Bu sefer Pakistanlı iki amatör yapmadı bu işi. Bir devlet, bir başka devletle de işbirliği içinde gerçekleştirdi bu yepyeni tehlikeli dünyaya geçisi. Üstelik, bu savaşı başlatan devlet, aslında böyle bir savaş başladığında bundan en fena etkilenecek olan devlet.

* * *
Bugün modern dünyada etrafınızda gördüğünüz her şey, otomobilinizden bindiğiniz asansöre, iş merkezindeki merkezi klimadan elektrik santralının türbinlerine, fabrikadaki otomasyondan İran’ın Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesislerine kadar her şey, aslında bilgisayarlar tarafından yönetiliyor. Siz programlıyorsunuz, bilgisayar otomatik işleri yapıyor, otomobilinizden tutun da termik elektrik santralının buhar türbinlerinin oda ısısına kadar her şeyin digital kontrolunu ve gerekirse durdurulmasını onlar yürütüyor.

Bu etrafımızı kontrol eden bilgisayarların en gelişmişlerinden ve en yaygınlarından birini Alman firması Siemens üretiyor. Bunlara verilen genel isim ‘PLC’. Yani ‘Programable Logic Computer.’

2010 yılında ortaya yepyeni bir bilgisayar virüsü çıktı. Anti-virüs camiası buna ‘Stuxnet’ adını verdi.

Stuxnet, eski usul windows bazlı virüslerden farklıydı; çünkü PLC’leri hedef alıyordu. Yani etrafımızdaki her şeyi kontrol eden ama hiç görmediğimiz bilgisayarları.

2010’da ortaya çıkan Stuxnet’in hedefi kısa zamanda anlaşıldı. İran’ın Natanz’daki nükleer zenginleştirme fabrikasını hedef almıştı virüs. Ve çok da ilginç işler yapmıştı.

Mesela virüs, uranyum zenginleştirmede kullanılan santrfüjlerin aşırı hızlanmasına ve kısa sürede kontroldan çıkıp parçalanmasına yol açıyordu. İranlı mühendisler başlangıçta bunların makine arızasından vs olduğunu sandılar. Ama 2011’de Stuxnet’in amacı bağımsız şirketlerce ortaya konunca onların da kuşkusu kalmadı herhalde.

Başlangıçta bu virüsten İsrail ve Amerika’nın sorumlu olduğu spekülasyonu yapılıyordu. Geçen hafta piyasaya çıkan bir kitap (“Confront and Conceal: Obama’s Secret Wars and Surprising Use of American Power,”) bu spekülasyonu doğruladı ve üstelik bilgilerimize yeni yeni bilgiler kattı.

Kitapta, Amerikan haberalma kuruluşlarının ‘Olimpiyat Oyunları’ adını verdiği ve endüstrinin verdiği ‘Stuxnet’ ismine karşılık sadece ‘böcek’ diye adlandırdığı siber-silah için, Başkan George Bush döneminde çalışmaya başlanmış, İsrailli bir grup yazılımcının da katılımıyla çalışmalar Obama’nın başkan olmasından sonra iyice hızlanmış ve üstelik bu silah etkili de olmuştu. Yani, İran’ın nükleer programının bir hayli gecikmesi sağlanmıştı.

2010 yılında virüs, programcıların yazdığı bir hatalı kod sebebiyle bir İranlı mühendisin bilgisayarından internete bulaşmış ve buradan da başta İran olmak üzere dünyanın dört bir yanında çok sayıda bilgisayara girmişti.

Bir devletin bir başka devlete böyle bir silahla saldırması, aynen Hiroşima’da atom bombası kullanılıp nükleer çağa geçilmesine benzetiliyor.

PLC’lere saldırmak artık herkesin, özellikle de devletlerin önceliği olacak gibi gözüküyor. Ve tabii böyle saldırıları önlemek.

Dünyada en çok PLC kullanan ülkeler ise belli. Başta ABD olmak üzere gelişmiş Batı aslında bu konuda saldırılara en açık ülkeler.  

Virüs nasıl bulaşıyor, operasyon nasıl yapıldı?
KİTAPTAN (“Confront and Conceal: Obama’s Secret Wars and Surprising Use of American Power”) geniş bir alıntı haber yapan The New York Times’dan öğreniyoruz ki, Amerikalı ve İsrailli uzmanların İran’ı hedef almak üzere geliştirdiği ilk ve tek virüs Stuxnet değil.

Yine PLC’leri, İran’ın Natanz’da kullandığı Siemens’ın S7-400 model PLC’leri hedef alan ilk nesil virüsler, bu tesisin büyüklüğünü ve işlem yapma hızını yıllar boyunca izledi, fırsat buldukça da merkeze topladıkları data’yı gönderdi.

Aslında PLC’ler kapalı sistemler. Herhangi bir biçimde internete bağlı değiller. O yüzden bunlara virüs bulaştırmak için önce o makinalara erişimi olan, onları programlayan mühendislerin o programlama işinde kullandıkları PC’lerine virüsü bulaştırmak gerekiyor. Sonra mühendis virüsten etkilenmiş bilgisayarını PLC’ye bağladığında virüs kendini oraya da kopyalıyor. Virüsün topladığı bilgiler de aynı yolla geri dönüyor.

Kitabın verdiği bilgilerden bana göre en ilginci, Amerikalı ve İsrailli virüs yazarlarının kendi yazdıkları virüsü (Stuxnet) zaman içinde geliştirmeleri ve virüsün halen Natanz’da yüklü eski versiyonlarını yeni versiyonla değiştirmeleri.

Bu yeni versiyonlardan birinde hata yapılıyor, virüs de o yüzden internete bulaşıyor ve dünya bundan böyle haberdar oluyor. Yoksa kimsenin haberi olmayabilirdi.

Peki virüs nasıl çalışıyor nasıl bozuyor?
BAZI işler var, insanlar tarafından yapılmasına veya bir makinenin hassasiyeti ve zamanlamasıyla becerilmesine imkan olmayan.

Bir örnek vereyim: Termik santralın buhar türbin odasındaki basınç ve sıcaklık çok hassas. Bu basıncın ve sıcaklığın çok artması halinde mikrosaniyeler içinde emniyet vanalarının açılıp fazla buharın tahliye edilmesi gerekiyor. Hem sıcaklık ve basınç artışını bazı sensörler denetliyor hem de gerekirse vanayı o kadar kısa zamanda bilgisayar yapıyor.

Bütün bunları kontrol eden bilgisayarın sensörden ne bilgi gelirse gelsin içerde basıncın normal olduğunu göstermeye programlandığını düşünün. O zaman santral infilak eder, oluşan hasar yüzünden kullanılmaz hale gelir.

İşte Natanz’daki virüsün yaptığı bu, aynı virüsün bütün dünyaya tehdidi de aynen bu.

Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisindeki santrfüjler bazen normal hızın çok ötesinde hızlarla döndükleri halde kontrol odasındaki mühendisler bunu farketmedi, çünkü bilgisayarları onlara yalan söylemeye programlanmıştı.

Natanz’daki saldırı çok akıllıcaydı; çünkü birden fazla arıza tipi yaratılmıştı. Aynı arıza sık sık tekrarlanmıyordu. Öyle olunca mühendisler tamir ettik sanıyor, iş devam ediyordu ama virüs o sırada yeni bir arıza yaratmak için pusuda bekliyordu.

İranlı yetkililer arızaları gideremediği için işten adam bile attılar ama bilgisayarlara bakmak taa 2011’de akıllarına geldi.

Amerika Natanz’ın kopyasını kurup saldırıyı denemiş
KİTAPTAN bir başka bilgi şu: İran’ın Pakistan’dan karaborsa üzerinden satınaldığı santrfüj teknolojisi biraz demode bir teknoloji. Ama daha önce Libya’da da aynı teknoloji vardı ve Libya nükleer programını bıraktığını kanıtlamak için bunları söküp Amerika’ya göndermişti.

İşte Amerikalılar bu Libya’dan gelen santrfüjlerle İran Natanz’daki zenginleştirme tesisinin bir kopyasını yaptılar ve virüslerini önce burada denediler. Bu denemelerden birinde hızla dönüp patlayan bir santrfüjün parçaları Başkan Obama’nın önüne kondu, ‘Bakın bunu yapabiliyoruz’ dendi.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr  / İsmet Berkan

Yayınlayan : Mansur İŞÇEL